21 Aralık 2018 Cuma

ŞARKI AİDİYETİ



Müjdat abi; kemikli ve oturmuş bir yüzü olan soluk benizli bir abimizdi. Yüzüne ve gözlerindeki esrarlı havaya bakan herkes ‘bu adam derin şeyler yaşamış’ diyebilirdi. Tipi buna çok müsaitti. Biz de mahallenin gençleri olarak genellikle bu intibadan dolayı dinlerdik anlattıklarını, verdiği öğütleri. Hep bir hayranlığımız vardı Müjdat abiye.
Kadınları, size şarkılarda kendilerini hatırlatacak kadar sevmeyin derdi hep. Çıkıp da bir tanemiz bile ‘sevelim be abi, sevmekten ne zarar gelir’ diyemezdik. Hem zaten bu cümleyi Müjdat abiye kuracak olsak ‘bi siktir git, almayayım şimdi seni ayağımın altına’ derdi. Ağzı da çok bozuktu.
Sonra seni tanıdım. Zamanla… başta sadece bakışıyorduk. Hayatıma o ana kadar hiçbir kadın girmediğinden dolayı utanıyor, sıkılıyordum. Ama gözlerindeki o tarifi imkansız hüzün başımı döndürüyordu. Seni her gördüğümde içimde değişik bir şeylerin var olduğunu hissediyordum. Şu an anlıyorum ki zamanında bir kalbim varmış. Onu hissediyormuşum.
Senin yanındayken Müjdat abiyi tabiri caizse siktir etmiştim. Aklımın ucundan geçmiyordu, yıllarca efsanelerini dinlediğim, onlarca öğüt aldığım adam. Birlikte sinemaya gidiyor, anı olsun diye yüzlerce şarkı ezberlemek için kıçımızı yırtıyorduk.

Ne oldu?
Çok güzel bir sorudur bu.

Ne oldu?
O gece Müjdat abi sordu bana bunu. Yanımda artık ağzına kadar dolmuş olan küllük ve radyoda en sevdiğin şarkı çalarken… ağzımı açamadım.
‘’Senin ağzın bozuktur abi, istek parça olarak bir ağız dolusu küfür istiyorum senden.’’ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder