14 Aralık 2018 Cuma

BİR MİTOMANIN GÜNLÜĞÜ-1


Hüzünlü filmler izlerdi. Romantik filmlere bayılırdı. Kendini hep o hikayelerdeki erkek karakterlere benzetirdi. Günlük yaşamına uyarlar, hep onlar gibi davranırdı Emrah abi.
Güzel kitaplar okur, bazen ağlamak için kendini zorlardı. ‘Postmoderni, geçmiş ve gelecek zaman arasında değişik bağlantılar kurmayı çok seviyorum, şimdiki zamanı asla yaşayamıyorum’ derdi çoğu zaman.
Emrah abi çok sevilirdi. En çok da anlattığı hikayeler… okuduğu hikayelerdeki karakterleri öyle uyarlardı ki kendi hayatına ve o kadar inanırdı ki o anı yaşadığına, her ne kadar ‘sıkma be Emrah abi’ desek de içimizden, heyecanla dinlerdik onu.
İnsanın gitmesi gerektiği, ait olduğu  bir yer vardır ya hani, ya da öyle bir yerin olduğuna inanır ya insan, işte Emrah abi ‘ben hiçbir yere ait değilim be kardeşim’ derdi sürekli. Ama bize hiçbir zaman öğüt  vermezdi.
Emrah abiyi bir eylül akşamı benim evin yakınında daha önce sürekli önünden geçtiğim ama asla dikkatimi çekmeyen bir mezarlığın başında hüngür hüngür ağlarken buldum. Kim bu abi? Neden ağlıyosun? Noldu? gibi bir sürü soru cümlesi dizerken bir anda bana dönüp, ‘bu insanların ait olduğu yer burası değil kardeşim, bu insanların ait olduğu yer burası asla değil’ dedi ve bir anda kalkıp yavaş yavaş sahile doğru ilerlemeye başladı, ben de arkasından gidişini güzelce izledim. Ve bir daha Emrah abiyi ne mahallede ne de şehrin herhangi bir yerinde gördüm.
Şimdi yirmili yaşlarımın sonunda çok güzel geçirdiğim ömrümü düşünürken kendimi Emrah abinin yıllar önce hüngür hüngür ağladığı o mezarlığın başında buldum.
Ben nereye aitim abi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder