21 Şubat 2023 Salı

HİKAYE

                                    

Çok güzel hikayeler yazardım ben. Edebi bir metinde bulunabilecek tüm söz sanatlarını, ritüelleri ve ayrıca şahsına münhasır kişiliğine yakışan dünya üzerindeki tüm güzellikleri eklemeye çalışırdım o hikayelere.

Bu hikayem onlara ait. Yazabilecek olduğum belki de en ağır, anlatması zor, yaşanması ise mümkün olmayan ve haliyle yaşanamayan o hikayeyi yazıyorum sizlere şimdi.

Anlamak ve anlaşmak ikilemine sıkışmış, çareyi kaçmakta bulmuş, kaçmış ancak yakalanmaktan kurtulamamış bu insanlara biraz da siz acıyın diye anlatıyorum bu hikayeyi.

Artık çocuk olmadığımız ve konuşmadan da anlaşabilmemizin mümkün olabileceği; ancak her zamanki gibi, olması gereken her şey gibi, bunun da mümkün sınıfında yer almadığı bir toplumda; gözlerini birbirinden asla ayırmadan, dünya üzerinde sadece birbirlerinin var olduğunu hissederek, o anı en uç duygularla yaşayan, o duyguları yaşamak için bir araya gelmiş; belki çok kez tesadüf o ki karşılaşmış, aynı mekanlarda bulunmuş, selamlaşmaya niyet bile edememiş iki insanın, gözleri yaşlı hikayesi bu.

Zannetmeyin ki alelade kaleme alınmış bir hikaye bu. Bu hikaye çok uzun yıllar sürmüş, bir sürü duygu ve hissiyatı eskitmiş, köreltmiş insanların hikayesi. Öyle ki en sonunda birbirlerine verebilecek, insanoğluna dair en güzel tutkuyu bile harcamaktan geri kalmamış olanların hikayesi.

Bu hikaye her şeyden vazgeçip, her şeyi geride bırakıp kaçıp gitmesi gereken ama yapabildikleri en iyi şey, birbirlerinden kaçıp, geri kalan her şeye sığınmak olan iki insanın hikayesi.

Tüm insanlık duysun ki, bu seferki hikayem paramparça. Duysun ki her gelen ve gidenin göreceği şekilde, altını çizerek, kalın harflerle mezarıma bu hikayeyi yazsınlar. Yazsınlar ki okuyan hiç kimse cesaret edemesin böylesine bir hikayeyi yaşamaya.


yirmişubatikibinyirmiüç

4 Ocak 2020 Cumartesi


biliyor musunuz?

bir fotoğrafa ya da videoya uzun uzun bakıp gülümsemeyi.

ve biliyor musunuz?

bu gülümsemenin altında yatan binlerce sözcüğü, cümleyi ve o derin hüznü.

sarı renkli bir sokak lambasının aydınlattığı masamın üzerinde duran tükenmez kalemle yazıyorum bunları, en güzel hikeyelerimi yazmam için aldığın defterime.
en güzel değil belki ama en hüzünlü şekilde yazıyorum sevgilim, affet.

pek sevmem güzel an'ları fotoğraflamayı. yatağımın başucunda duran fotoğrafından başka çerçevelediğim fotoğraf da yok zaten. yaşamayı seçerim o an'ı, bilirsin. şimdi beynimin içinde ölümsüzleşen tüm anları tekrar tekrar yaşıyorum, sanrı gibi, yeniden.

bir adet fotoğraf ve video mahvetti beni bu akşam sevgilim. gülen gözlerin ve yüzün gülümsetti, hüzünden. ve bir şarkı çaldı fondan. işittim ama eminim. o şarkı çaldı, gerçekten. sanrı gibi, yeniden.

zihnimde yaşattığım tüm güzelliklere hüzünlendiğim yetmezmiş gibi bir de bu çıktı başıma.

şimdi bu defteri kapatıp kanepeye uzanacağım, dizlerine. ve sen başımı okşayacaksın sevgilim. sanrı gibi, her zamanki gibi, yeniden.


1 Ocak 2020 Çarşamba



bazı fotoğrafların dili vardır

bazı şarkılar arkadaşlık eder, konuşur, dost olur seninle.

bazı filmler iki kişiliktir. izlemesi, duygusallaşması, belki ağlaması, belki filmin bir kesitinde dans etmesi...

bazı günlerde ne yapılması gerektiği bellidir.

ve bazı filmleri yalnızca bazı günlerde izlemek gerekir.

hayatımın en güzel günlerinin birinde, biraz şarap eşliğinde bir film izlemiştik seninle. öncesinde çok kez izlediğim bir film. ama evrende o filmin izlenilmesi gereken gün, o günmüş. o film yalnızca o gün izlenilmesi için çekilmiş.

ve şimdi 
gözümde canlanan o geceye ait bir fotoğraf karesine sığdırdığım tek bir şarkı var.


-hoşçakal.

25 Kasım 2019 Pazartesi



bir şiiri sever gibi
ezberlemek için günde defalarca tekrarlar gibi
şehrin en sevdiğin sokağında yürür, en sevdiğin bankında oturup o şiiri gökyüzüne bakarak okur gibi

öyle alelade değil


fevkalade...

29 Eylül 2019 Pazar



hikayeler okursun, dinlersin ve elbet, sevdigin kadar bütünleşirsin. okuduğum, dinlediğim en güzel hikaye. sen. 
sen ki; mutluluklarımın, üzüntülerimin, biriktirdigim en güzel hikayelerin başrolü

yürüdüğüm en güzel sokakların çıkışı, çıkmaz sokakların sahibi.

henüz biriktireceğim çokca hikaye, yürüyeceğim yüzlerce cadde, ne kadar korku dolu olsa da çekinmeden göreceğim binlerce çıkmaz sokak var.


bana izin ver.

6 Ocak 2019 Pazar

yarımküre


senin gökyüzünde güneş varken, mevsimlerden yazken sana; benim büyük fırtınalarım vardı, kışı yaşıyordum büyük bir içtenlikle ve mevsimlerden hüzündü bana.
ayrı yarımküreleriydik hayatın.

5 Ocak 2019 Cumartesi

Olması Gereken


Bugün, sahil kenarında bir bankta oturup yıldızları sayarken omzumda uyuyakalman gereken bir gündü.
Bugün, çocukluk hayalini gerçekleştirmemiz gereken bir gündü.
Bugün, şehrin tüm tozunu isini pasını geride bırakıp beni her şeyden, tüm kötülüklerden uzaklaştıran gözlerinle bakışmam gereken bir gündü.
Bugün farklı çatılar altında, birbirimize sarılarak uyumamız gereken bir gündü.
Bugün, hayatımızda bir çok şey değişmesi gereken ama hiçbir şey değişmeyen bir gündü.
Bugün her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı sana.
Bugün, her zamankinden daha farklıydın ama. Daha soğuk,katı,ruhsuzdun.
Hataların en büyüğünü sen bugün yaptın.
Bugünü tarihe, savaş tarihine, en büyük katliamın yapıldığı zaman olarak geçsinler.
Bugün ışığa en çok ihtiyacı olan insanların en büyük karanlıklar içinde gömüldükleri gündür.

27 Aralık 2018 Perşembe

telaş



Bir şiir yazma telaşına düştüm şimdilerde. Eskiden, çok eskiden kalma bir şiire benzettim seni önce.Anlamını bildiğim kelimelerinde sevindiğim, bilmediklerimde koşup sözlüğü karıştırdığım bir şiir.Çok güzel anlatmak istedim bir kadını herkese, her şeye, doğaya, canlı tüm varlıklara. 

Ne yaptıysam kelimelerin bazı anlamlara gelmediği gerçeğini değiştiremedim. Oğuz Abim gibi…

Şiiri hızlıca bitirme telaşına düştüm sonra. İplemez oldum redifi, kafiyeyi, hüsni talili. Bilirsin pek sevmem de bekletmeyi. Zaten sende bu yüzden bekletmedin mi beni?

Sahi çıkıp da bir gün der misin, inşallah çok bekletmedim seni?

24 Aralık 2018 Pazartesi

bazı paralellikler


Paralel evrende yolunda gitmeyen şeyler var ve sahi senin bu denli ince bir detaydan haberin var mı?

21 Aralık 2018 Cuma

ŞARKI AİDİYETİ



Müjdat abi; kemikli ve oturmuş bir yüzü olan soluk benizli bir abimizdi. Yüzüne ve gözlerindeki esrarlı havaya bakan herkes ‘bu adam derin şeyler yaşamış’ diyebilirdi. Tipi buna çok müsaitti. Biz de mahallenin gençleri olarak genellikle bu intibadan dolayı dinlerdik anlattıklarını, verdiği öğütleri. Hep bir hayranlığımız vardı Müjdat abiye.
Kadınları, size şarkılarda kendilerini hatırlatacak kadar sevmeyin derdi hep. Çıkıp da bir tanemiz bile ‘sevelim be abi, sevmekten ne zarar gelir’ diyemezdik. Hem zaten bu cümleyi Müjdat abiye kuracak olsak ‘bi siktir git, almayayım şimdi seni ayağımın altına’ derdi. Ağzı da çok bozuktu.
Sonra seni tanıdım. Zamanla… başta sadece bakışıyorduk. Hayatıma o ana kadar hiçbir kadın girmediğinden dolayı utanıyor, sıkılıyordum. Ama gözlerindeki o tarifi imkansız hüzün başımı döndürüyordu. Seni her gördüğümde içimde değişik bir şeylerin var olduğunu hissediyordum. Şu an anlıyorum ki zamanında bir kalbim varmış. Onu hissediyormuşum.
Senin yanındayken Müjdat abiyi tabiri caizse siktir etmiştim. Aklımın ucundan geçmiyordu, yıllarca efsanelerini dinlediğim, onlarca öğüt aldığım adam. Birlikte sinemaya gidiyor, anı olsun diye yüzlerce şarkı ezberlemek için kıçımızı yırtıyorduk.

Ne oldu?
Çok güzel bir sorudur bu.

Ne oldu?
O gece Müjdat abi sordu bana bunu. Yanımda artık ağzına kadar dolmuş olan küllük ve radyoda en sevdiğin şarkı çalarken… ağzımı açamadım.
‘’Senin ağzın bozuktur abi, istek parça olarak bir ağız dolusu küfür istiyorum senden.’’ 

16 Aralık 2018 Pazar

Aysel Hanım Başımdan Gider Misiniz?


Aysel git başımdan artık, ben bu dünyadan değilim. Ben yeraltındanım. Sense denizle gökyüzünün birleştiği noktadansın.
Attila abim çok güzel sevebilir seni. Bense ne sevgi ne aşk bilirim. O şiirlerin adamıdır, çok güzel şiirler yazar sana. Ben kalem tutmayı bilmiyorum.
Lütfen gider misin, deli oluyorum. Şarkılar söylüyorsun, hoşuma gidiyor. Aşkın tariflerine uygun tepkiler veriyorum. Sana güzel sözler söyleyebilmek için onlarca kitap okuyasım geliyor, Oğuz abim gibi. Ama aramızda kalsın, en son ilkokulda atik ali'yi okudum.
Aslında sevemem ben. Sevgi nedir de bilmiyorum zaten. 
Elim ayağıma dolanıyor Aysel, yardım et bana. Tökezliyorum.
Freud abim sevgiyi, aşkı, ihtirası libidoya bağlarmış zamanında, Camus abim de hemen, ‘bulaşıcı bir hastalık’tır o dermiş. Bense o kelimenin yanından bile geçemiyorum yirmibirinciyüzyılda.
Aysel kibar bir insan olamıyorum artık, ne olur defol git, ölüyorum galiba.

15 Aralık 2018 Cumartesi

ansızın


Bir gece ansızın gideceğim
Hislerim kalacak, sevdam kalcak, düşünüpte söyleyemediğim her şey burada kalacak
Ama ben gideceğim.
Sonsuz bir uçurum misali, rüzgar misali, yağmur misali…
Kimse anlamayacak ne olup bittiğini, sende anlamayacaksın
Hatta sen, anlayamayacaksın!

14 Aralık 2018 Cuma

BİR MİTOMANIN GÜNLÜĞÜ-1


Hüzünlü filmler izlerdi. Romantik filmlere bayılırdı. Kendini hep o hikayelerdeki erkek karakterlere benzetirdi. Günlük yaşamına uyarlar, hep onlar gibi davranırdı Emrah abi.
Güzel kitaplar okur, bazen ağlamak için kendini zorlardı. ‘Postmoderni, geçmiş ve gelecek zaman arasında değişik bağlantılar kurmayı çok seviyorum, şimdiki zamanı asla yaşayamıyorum’ derdi çoğu zaman.
Emrah abi çok sevilirdi. En çok da anlattığı hikayeler… okuduğu hikayelerdeki karakterleri öyle uyarlardı ki kendi hayatına ve o kadar inanırdı ki o anı yaşadığına, her ne kadar ‘sıkma be Emrah abi’ desek de içimizden, heyecanla dinlerdik onu.
İnsanın gitmesi gerektiği, ait olduğu  bir yer vardır ya hani, ya da öyle bir yerin olduğuna inanır ya insan, işte Emrah abi ‘ben hiçbir yere ait değilim be kardeşim’ derdi sürekli. Ama bize hiçbir zaman öğüt  vermezdi.
Emrah abiyi bir eylül akşamı benim evin yakınında daha önce sürekli önünden geçtiğim ama asla dikkatimi çekmeyen bir mezarlığın başında hüngür hüngür ağlarken buldum. Kim bu abi? Neden ağlıyosun? Noldu? gibi bir sürü soru cümlesi dizerken bir anda bana dönüp, ‘bu insanların ait olduğu yer burası değil kardeşim, bu insanların ait olduğu yer burası asla değil’ dedi ve bir anda kalkıp yavaş yavaş sahile doğru ilerlemeye başladı, ben de arkasından gidişini güzelce izledim. Ve bir daha Emrah abiyi ne mahallede ne de şehrin herhangi bir yerinde gördüm.
Şimdi yirmili yaşlarımın sonunda çok güzel geçirdiğim ömrümü düşünürken kendimi Emrah abinin yıllar önce hüngür hüngür ağladığı o mezarlığın başında buldum.
Ben nereye aitim abi?